İnsanbu sitesinde yazdıklarını ilgiyle takip ettiğim bir
yazar Taylan Kara. İktidarın ve
hergün yeniden ürettiği kirliliğin, sadece siyasal düzlemi değil, kültür sanat alanını ve estetik bilincimizi de boyunduruğu altına aldığını, onu sakat bıraktığını, kitabın adının da çağrıştırdığı gibi ders kitabı kıvamında anlatıyor ve eleştiriyor. Bir yandan
Ahmet Altan, Perihan Mağden veya Elif Şafak gibi adı büyük romancıya ve hatta keskin dilli, muhalif
kaleme çıkartılmış şöhretlerin, gazetelerin – buna kendini solda tanımlayanlar
da dahil – kitap eklerinde kendine yer tutmuş tanıtım yazıcılarının parlattığı yazar ve kitapların vasatlığını, diğer yandan da kültür dünyamızın belli bir kliğin elinde olduğunu, özellikle edebiyat ödüllerini dağıtan jürilerin hep aynı insanlardan oluştuğunu ve bu kliğin ülkemizdeki kültürel iklimi etkilediğini, belirlediğini gözler önüne seriyor.
Taylan Kara’nın vasat yazarlar ve yapıtlarını teşhir ettiği
yazılar icinde özellikle Perihan Mağden’in sürekli ve hala pohpohlanan romanı "Ali
ve Ramazan" hakkında olanı dikkat çekici. Nedensiz hareket eden, iç tutarlılığı olmayan, bir görünüp ortadan kaybolan kukla karakterler, sığ, özensiz ve
anlatım bozukluklarıyla dolu bir dil...
"...sorularıyla
dittikçe, seviniyor. / İbne değil onlar. Ne biçim aşıklar. / Offf oluyor
Ramazan. / Hiçbir işkolunda tecrübesi olmayan o yakışıklı mı kapı gibi oğlana
iş yok. / Ali şahane yakısıklı, şahane sağlıklı bir genç adam olarak dönüyor askerden.
/ ‘O kadar basit diil oğlum’u dayıyor Ramazan. / Bırrr oluyor." (sayfa 20-21)
Bu retorik ya da dilin olanaklarını zorlamak falan değil. En hafif tabirle vasatın da altı...
"Bu romanın dili bir üslupsa, Türkiye'nin kahvelerinde, lise kantinlerinde, 3. sınıf televizyon dizilerinde, sabah programlarında on binlerce 'Türkçe üslupçusu' vardır!" (sayfa 21)
Küresel pespayelik örnekleri de var elbette. Taylan Kara'nın, "Olasılıksız" isimli şaheser üzerine yazdıkları da epey eğlendirdi beni:
"Bu kitap en derin eleştiri ifadeleri 'süpeeeer', 'inanılmazzzz', 'vaaaav'dan ibaret 'sanatsever'ler için nefes kesici bir kitaptır, ki bu zümrenin sık sık apne nöbetlerine girdiği bilinmektedir... Nefesler topluca kesiliyor olmalı ki kitap benim görebildiğim kadarıyla 76. baskısını yapmıştır... Bu kitabı bir şeye benzetecek olursak en uygun şey patates cipsidir. Kolay yenen, gereksiz, pişman olunası, zararlı..." (sayfa 23)
Kitapları varaklı billboardlarda tanıtılan yazarları, yine
aynı billboardlarda reklam yıldızı olarak görmenin mümkün olduğu, aynı kitabın
kadın okuyucular için pembe, erkek okuyucular için gri kapakla pazarlandıgı bir çağda, vasat edebiyatı okuyucuları da Taylan Kara’nın eleştirilerinden
nasiplerini fazlasıyla alıyorlar. "Vasat Edebiyatı Okuru" yazısında,
edebiyat piyasası isimli devasa çarkın ürettiği malın alıcısını mizahi bir
dille tarif ediyor. Beğenilerini maymuncuk sözcüklerle – örneğin başarılı,
nefes kesici, keyifli – ve içini doldur(a)madan anlatan, en önemli değerlendirme
ölçütü hoşlanma ya da benim eklememle elektrik alma olan, sıvı gibi akışkan,
bir solukta okunan, okurken yormayan kitaplardan haz alan, okuyacagı kitabı vitrinlerden, afişlerden, reklamlardan veya cok satanlar listesinden edinen bir
kitledir karşımızda olan. Ve bir de, bir okuru, vasat edebiyatı okuru yapan en
temel özellik: bunların hiçbirisinin farkında olmamak. Ve soruyor Taylan Kara: Okur dokunulmaz
ve sorumsuz mudur? Vasat edebiyatına ve yazarlarına karşı takınılan haklı ve
eleştirel tutum okura karşı da takınılmalı, okur fetişizminden kurtunulmalıdır.
Son olarak, ilerici
sanatı, "insanı derinlikli işleyen, insanlık durumlarını ortaya koyan ve
okuyucuda farkındalığı arttıran, bilinc yaratan sanat” olarak tanımlıyor Taylan Kara ve kişisel seçkisinden 'güzel' edebiyata örnekler veriyor: Vasili Grossman ve Stanislaw Lem'in kitapları gibi... Bitirirken de vasat edebiyatı veya çoğu zaman edebiyat piyasası / piyasa edebiyatı diye nitelendirdiği bu çürüme, çürütme düzeneğine karşı direnmeye ve hatta iğrenmeye çağırıyor biz okurları:
"Vasat edebiyatı, bir sürüleştirme ve ahmaklaştırma aracıdır. Ahmaklaştırdıkça ahmaklaşmakta, ahmaklaştıkça ahmaklaştırmaktadır. Nice şanlı isyanı tutuşturan, küçük bir tiksinme duygusunun kıvılcımı olmuştur. Bu kitap bir iğrenme çağrısıdır."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder