Pages

24 Temmuz 2013 Çarşamba

Leylâ Erbil - Kalan

Leylâ Erbil’in bu kitabı bir roman değil, bir anlatı. Düz yazı olarak görülse de aslında şiirsel. Leylâ Erbil, daha önce tanıttığım yeni basımları yapılmış eski kitaplarında olduğu gibi bu kitabında da noktalama işaretlerini kendince kullanma serbestisinde sınır tanımıyor. Kitapta en çok kullanılan noktalama işareti virgül, en az kullanılan noktalama işareti ise nokta (kitabın pek çok iki sayfasında tek nokta var). Ancak noktalama işareti kullanmadaki bu özgünlük/özgürlük’ün metnin akıcılığını hiç bozmaması Leylâ Erbil’in ustalığını ve üslubunun sağlamlığını gösteriyor.
Leylâ Erbil’in serbest nazım yazılmış, otobiyografik ögelerle dolu bu anlatısında Hz. İbrahim ve islamda kurban konusu döne döne işlenmiş ve okurun kurban konusuna dikkati gündelik  hayattan analojilerle çekilmiş. Kitapta yeralan ve AA’nın geçtiği şu haber ne demek istediğimi açıklamaya yeterli olacaktır. “samsun amasya’da gördüğü rüyanın etkisinde kalan bir adam iki çocuğunu pencereden attığı gerekçesiyle gözaltına alındı. Ruhi bunalım geçirdiği sanılan adam, hz. muhammed’i rüyamda gördüm, bana çocuklarını aşağıya at, dedi.”
Kitap hakkında, Leylâ Erbil’in üslubuna öykünerek, çok iyi bir yazı yazmış olan Ali Mert’in deyişiyle manzum roman yazarımız Leylâ Erbil, anlatının baş kahramanı lahzen’in çocukluğundan başlayarak bu topraklarda yaşamış olanlardan kalanların izini sürerken kendi yaşam sürecinde hayatı paylaştığı ve artık ya yerin altında kalan ya da başka diyarlara göçettiklerinden buralarda kala(maya)n her dinden, her ulustan İstanbullunun yarattığı insani ve kültürel zenginliği acıyla ve özlemle gözler önüne seriyor.
Kalan, bir insan ömrüne sığmış 6-7 Eylül’ü, 12 Mart’ı, Bahçelievler Katliamını, Kahramanmaraş Katliamını, 12 Eylül’ü, Madımak Yangınını yaşamış bir aydının hala dipdiri duran umudunu anlatıyor, okuyucuya umut ve direnç aşılıyor:
''ve bir gün çat diye kapı vurulsa,,,içeriye şişman, mavi gözlü, kocaman kalçalı bir kadın girse,,, ben rosa tanımadın mı beni lahzen diye kucaklasa beni,,, ağlaşsak,,, artık buraya döndüm dese,,, kahkahalar atarak kadeh kaldırsak,,, lahzen ne güzel gülüyorsun dese bana zeyyat,,, sonra rosa'ya hadi zeyyat'a farandola öğretelim, unutmadın değil mi desem,,, hiç unutur muyum dese o da,,, böylece sonuna kadar üçümüz bir arada onun gelmesini beklesek,,, kimin dese rosa,,, devrimin desem,,, devrim mi!? diye şaşsa,,, hala mı dese,,, evet hala desem,,, öyle ise bir şeyler yapmaya başlamalıyız dese rosa,,, olur yaparız değil mi zeyyat desem,,, elbette yaparız ölmedik ya dese...'' Kalan, s. 228 
İnsanlarımıza, edebiyatımıza kattıkları nedeniyle Leylâ Erbil’in saygın anısı önünde minnetle eğilirken yazımı soL Gazetesi yazarı Asaf Güven Aksel’in Pazar yazısının  (http://haber.sol.org.tr/yazarlar/asaf-guven-aksel/sokaklar-size-benzerken-nereye-leyla-hanim-76721) başlığı ile bitireyim: ''Sokaklar size benzerken, nereye Leylâ Hanım?''

İş Bankası Kültür Yayınları, 2012 (5. Basım)

Leylâ Erbil (1931 - 2013)
Related Posts with Thumbnails